21 Şubat 2013 Perşembe

(FMF) AKDENİZ ATEŞİ


Sevgili Nehir İda 'nın  Akdeniz Ateşi  (FMF ) hastalığına dikkat çekmek amacıyla yazdığı yazı üzerine,  burada yayınlamayı düşünmediğim bir yazımın  konuyla ilgili olan bölümünü yayınlamak istedim. Gündeme getirerek, toplumu (FMF) le ilgili bir parça bilgilendirebiliriz umarım.

***


Pirinç karyolasında üstüste yığılmış yorganların altında 

sancıdan kıvranıyordu Halime. Dudakları ateşten çatlak çatlak 

olmuş, o hala tir tir titriyor, “üşüyorum örtün üstümü”  diye 

inliyordu.  Bir yanına Anneannesi oturmuş mırıl mırıl birşeyler 

mırıldanıyordu. Belli ki dua okuyordu. Teyzesinin “bu defa daha 

kötü. Hiç bu kadar da uzun sürmemişti” dediğini duydu Meral 

kapı aralığından.  Başını sallıyordu Anneannesi evet anlamında,  

gözlerinde biriken yaşları silerken.  


Hıçkırıkları duyulmasın diye ağzını kapayarak,  depo gibi 

kullandıkları dip odaya attı kendini Meral. Bağıra bağıra 

ağlamaya  başladı…  Bir elin saçlarını okşamasıyla irkildi.  

Babası başucunda durmuş şevkatle O’na bakıyordu. Utandı 

Meral,  suçlandı. Ayıp bir şey yaparken yakalanmış gibi 

oturduğu yerden kalkıp, gözlerini sildi başını öteki yana 
çevirerek.

Babası önünde diz çöküp  sıkı sıkıya sarıldı kızına.  Ağlıyordu 

galiba O’da.  Meral Babasının kollarından sıyrılıp aceleyle kaçtı 

odadan.


Ertesi gün,  Annesinin ateşi düşmüş, sancıları kesilmiş, beş 

gündür neredeyse ümidi kestikleri hasta o değilmiş gibi ocakta 

çorba karıştırıyordu. Dudaklarında hafiften bir şarkı.  Son 

gittikleri filmin şarkısı olmalıydı


‘ Son defa seyredeyimm o yaşlı gözlerinii.

Artık bülbül ötmüyorrr …’ 

“Ne bakıyorsun kızım? Hadi yardım et de sofrayı hazırlayalım. 

Birazdan gelir Baban.”

“Tamam Anneciğim” Meral de Annesinin neşesine katılıp şarkıyı 

mırıldanmaya başladı. Bir taraftan da tabak çatalları 

yerleştiriyordu masaya.

“Aman! sus sus kargaları kıskandıracaksın şimdi.” 

“Annee! Çok mu kötü sesim..?”

“Ehh! Dedim ya,  kargalar kıskanacak kadar.”

Kahkahalarla gülüştüler anne kız.

Evin içine mis gibi yayla çorbası kokusu yayılmıştı.  Herşey 

normale dönmüştü yine.

***

Akdeniz ateşi (FMF)  hastasıydı Halime. Hayri’yle evlendikleri 

ilk yıl, Hayri’nin memleketine tatile gittiklerinde ortaya çıkmıştı 

hastalığı. Yıllarca her ayın üç - dört gününü  yatakta sancılar 

içinde geçirirdi. Defalarca hastanede yatmıştı hastalığına teşhis

konulsun diye. Ama karnının her yerini dolaşan bu sancının ve 

yüksek ateşin nedeni bulunamamıştı.  Önce apandisi alındı 

apandisit şüphesiyle. Acaba mı diye bademcikleri ...  Sonra 

safrakesesi alındı belki diye …  Ama ağrıları devam etti yıllarca.

Öyle çok yatmıştı ki hastanelerde;  artık sıradan birşeydi, 

“yatman gerekiyor” dendiğinde çantasını hazırlayıp, üç 

yavrusunu annesi ve ablasına emanet edip, gülerek evdekilere 

veda etmek.  İkinci evi gibi.


 En sonunda;  on altı yıl sonra teşhis konup da tek bir ilaçla  

çare bulduklarında Babasının sevinçle Annesini kucaklayıp 

kendi etrafında çevirdiğini hatırlıyordu Meral.  “Seni sağlıklı 

gördüm ya ölsem de gam yemem” demişti adamcağız. 

Gerçekten de,  ilacını aksatmadan,  düzenli bir şekilde aldığı 

taktirde hastalanmıyordu artık. 

Hiç yorum yok: