29 Kasım 2009 Pazar

ANNE OLMAK 2



 ANNE OLMAK    2. Bölüm

Sevgi teyze ve İsmail amca Sarp'ı evlat edindiklerinde bebeğin ellerindeki, kollarındaki yanık izleri henüz geçmemişti. Anneleri ev işlerine gittiği için evde kardeşleri tarafından bakılan çocuğun üstüne sıcak çaydanlık devrilmişti, neyse ki kalıcı iz bırakacak yarası yoktu.

 Çocuğu yuvadan alıp mutluluk ve heyecanla biraz da neler yaşayacaklarının bilinmezliğiyle tedirgin evlerine geldi karı koca. 

Daha önce evlat edindikleri ama annenin pişmanlık içinde yalvarışlarına dayanamayıp geri verdikleri bebek için hazırladıkları odaya yerleştirdiler bebeği. Önceki acı deneyim nedeniyle alışmaktan korkuyorlardı. Yeniden bağlanmaktan ve kaybetmekten.

İhtimam ve sevgiyle büyüttüler Sarp'ı. Hayret edilecek bir derecede Sevgi teyzeye benziyordu. Kendi çocuğu olsa bu kadar olurdu ancak. Kaşları, gözleri, dudakları tıpatıp Sevgi teyzeydi. Öyle ki, İsmail amca, “Hiç mi benden bir şey almamış, herkes Sevgi’ye benzetiyor oğlumu. Bak aklıma kötü kötü şeyler geliyor, fena olacak sonra.” diye takılırdı arada.
 Sarp okula başladığında Sevgi teyze oğlunu okula ve tenis, müzik, spor ve diğer bin çeşit kursa yetiştirmek için kırk yaşından sonra ehliyet aldı. 

İleride sorun çıkmasın diye mahkeme kararıyla İsmail oldu Ahmet amcanın adı. Sevgi teyzenin ismini değiştirmesine gerek yoktu. Çocuğun öz annesinin ismi de Sevgiydi tesadüfen.

Sarp yedi sekiz yaşlarındayken bir gün ağlayarak geldi eve. “Ben sizin çocuğunuz değil miyim? Öyle söyledi Emre.”
 Sokakta oyun oynarken arkadaşıyla kavga etmiş çocuk da ona, “Sen evlatlıksın bi kere, onların çocukları değilsin.” demişti canını yakmak için. 

Oturup konuşmuş ikna etmişlerdi oğullarını ama anlaşılan tekrar benzer olaylar yaşanacak gibi görünüyordu. 

Karı koca ani bir kararla Ankara’daki tüm düzenlerini bozdular bu olaydan sonra. İsmail amca emekli oldu. Evlerini sattılar ve İzmir’e yerleştiler, en yakınları dışında herkesle ilişkilerini keserek. 

Bir süre biz de hiç haber alamadık onlardan. Ancak birkaç yıl sonra Ankara’ya ziyarete geldiklerinde görüşmüştük.

Aradan yıllar geçmişti. Sevgi teyze bize geldiği bir gün Sarp’la ilgili endişelerini, üzüntülerini anlatmıştı anneme uzun uzun…

Çok yakışıklı bir delikanlıydı artık Sarp. Üçüncü olmuştu bir modellik yarışmada. O zamana kadar uyumlu saygılı bir çocukken, çok hızlı yaşamaya başlamıştı. Anne ve babasını hiç dinlemiyor sabahlara kadar eğlenip eve sarhoş geliyordu. Arkadaş grubu hiç güvenilir değildi. “Motosiklet istiyorum.” diye tutturmaya başlamıştı. Buna asla izin veremezdi Sevim teyzeler çünkü biliyorlardı ki diğer arkadaşları aralarında motosikletle hız yarışları yapıyorlardı. Karı koca ne yapacaklarını şaşırmışlardı.

 Oğullarına nasıl ulaşacaklarını, onu nasıl yola getireceklerini bilemiyorlardı. Bir gün yine motosiklet istiyorum diye bir kavga çıkarmış, kapıyı çarpıp çıkmıştı evden. 

Gece yarısıydı hastaneden aradıklarında. Bir arkadaşıyla birlikte bindikleri motosikletle hız yaparlarken kaza geçirmişler. Sarp daha hafif ama arkadaşı ağır yaralanmıştı… 

Sonunda karı koca uzun uzun konuşmuşlar ve Sarp’a evlatlık olduğunu söylemeye karar vermişlerdi. Böylelikle ailesini bulup kardeşleriyle tanışır, içinde bulunduğu çevreden biraz uzaklaşır diye umuyorlardı.

Devamı Var…

nurten y tartaç



11 yorum:

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Çınar'cım,
Bazen yolda gözüm pencerelere takılır "ne yaşamlar var acaba bu perdenin arkasında" diye düşünürüm.
Gerçekten ne yaşamlar var ve nedense yaşamların acı yüzü çok daha fazla.
Sarp ne ihtimamla büyürse büyüsün içindeki fırtınanın esiri, Sevgi teyze ve Ahmet amca da verdikleri sevginin esiri.
Devamını sabırsızlıkla bekliyorum canım, sonun kötü olmamasına dua ederek...

Çınar dedi ki...

nur'cum; Herkes demez mi " ahh ah hayatımı yazsam roman olur" diye. Öyle değil midir sahiden de? Neler yaşanıyor neler de gelipp geçiyor işte...

Umarım beğenirsin sonunu:)

Sevgiler canım

aslan dedi ki...

Çınar hanım,geç te olsa ailece bayramınızı kutlarım.Ailenin ve Sarp'ın hikayesini ilgiyle takip ediyorum.Serde gençlik var,daha sonra hal ve tavırlarının değişeceğini umuyorum.
Dostlukla...

aysegul dedi ki...

Canım Çınar ablacım;hayatlar hep
roman gibi.Nur abla gibi devamını
bekliyorum.

Sevgilerrr

Çınar dedi ki...

ayşegül;Evet, her hayat bir romandır diye düşünüyorum ben de.

sevgiler canım kızım

Çınar dedi ki...

aslan; Biz de, ailece geçmiş bayramınızı kutlar, mutlu ve birlikte nice bayramlar yaşamanızı dileriz.

Sevgiler tüm aileye

Zeugma dedi ki...

Film gibi bir hikayeymiş gerçekten Çınarcığım..
Devamını uzun bir süredir bekliyordum..Allahtan hemen yukarıda..
Bazı çocuklara ne yapsan fayda yok.
Demek Sarp haylaz bir delikanlı olup çıktı :(

mutfakcini dedi ki...

Ah ne zor anne baba olmak.Doğruyu onların dilinde anlatabilmek..Hep özveri,hep fedakarlık.

Çınar dedi ki...

EBRULİ, haklısın canım,anne baba olmak böyle birşey. Hep fedakarlık hep özveri hem de hiç karşılıksın. Tek istediğimiz yavrularımızın iyi doğru insanlar olması.

Sevgiler

Yazmak Keyiftir dedi ki...

Sevgili Çınar !
Sakın okumuyor ali zannetme. Bitmesini bekledim ve her bölümünüde dört gözle bekledim(zaten dört gözüm). Bu insancıkların fedarlıkları nasıldır ne cesamette ve sınırları nasıl bir sevgileri vardır diye düşünürken gözlerim de doldu. Nasıl bir kendinden geçiş evlat sevgisiyle.

Çınar dedi ki...

Ali İkizkaya; Bekledim dört gözlee
(Zaten dört gözüm):)
okusun kardeşim de fikrini söylesin diye. Teşekkürler

Sevgiler